Tabi kankacım hemen bahsedeyim, yalnız 7 yıl önceki bir mevzu o nedenle tüm detayları çok net hatırlayamayacağımı baştan belirteyim. (gelecekten bildiriyorum hiç unutamamışım, baya da uzun oldu hikaye okumaya başlayanlar şimdiden kusura bakmasın)
O zamanlar kendi mantarımı da yeni yetiştirmeye başladığımdan psychedelic temalı toplanmalar müthiş alıyordu beni. Bahsettiğim etkinlikler rave veya tech partiler gibi değil, en hippi benim iddiası bulunan insanların bir araya geldiği dingin ortamlar. Herkes kendinde ne ürün varsa getiriyor, müthiş bir ikram ve takas dönüyor ortada. nereye baksan abi ben yamulmam yeaa diye konuya giren, işin bokunu çıkartmadan tatmin olmayan ama gün sonunda ormana karıncalarla konuşmaya giderken kulağından tutup çevirdiğin tiplerle dolu. hiç de özlememişim valla yazarken farkettim
yine de bana da kattığı çok şey var, bunu asla göz ardı edemem. neyse işte aldım verdim muhabbetine böyle kapkara, keçiboynuzu desen değil hurma desen hiç değil bir şey geldi benim önüme. dedim başkan bu ne? çavdar mahmuzu dedi. ergotu da biliyorum o zaman ama pek hakim değilim, Türkçe adı da yoktu bende, detayını soruyorum da soruyorum elemana. en son konu Lsd bundan yapılıyor işte yau ya gelince ben bi aydınlandım. dedim tamam ben bunu denerim, çok fazla kişinin buna yanaşmıyor olmasından da tedirgin olmamışım o an nedense. eleman beni yeni bir şeyle tanıştırdı diye de hayvan gibi güzellik yaptım, ara ara hâlâ yanarım o verdiğim bebek gibi mahsulüme.
mantarı doğada vuracaksan öğlen sıcağı geçtikten sonra vurursun ya işte, ben de bekliyorum zaman geçsin diye ama nasıl heyecan var. aldım elime ergotu eviriyorum, çeviriyorum, nasıl yerimin hesabını yaparken dişliyorum falan böyle. en son çöktüm bir ağacın dibine, attım ağzıma hurma gibi emcükleyerek yiyorum. mantar deneyimi olanlar bilir, mantarı öyle dümdüz yemek pek sevilesi bir şey değildir ama bu evlat olsa sevilmeyecek, öyle kötü tadı. eziyet oldu, ağzımda büyüdükçe de büyüyor. yedim bu defa da beklemesi başladı, mantardan hesap ediyorum işte diyorum yarım saat-45 dakikam olsa falan.. önümden geçip gidenlere el sallamaya bir kaldırdım elimi, baba elim yok. bir panik geldi bana, karıncalana karıncalana elimden başlayarak bütün vücuduma yayıldı uyuşma. peşinden deli gibi bir mide bulantısı, bir de ağlama geldi bana. nasıl kötü hissettiriyor anlatamam, gerçekten zehirlendiğini düşündürerek yayıldıkça yayılıyor. kendimi telkin ediyorum işte tamam kızım geçecek, az kaldı yavrum ha gayretler falanlar. sonra bir sakinlik geldi, bi açtım gözümü her yer rengarenk ama asla odaklanamıyorsun, gözün neye değse akıp gidiyor. bir süre de ona kuruldum bu sefer, göremiyorum tribi geldi, hadi tekrar telkinler. tribe başlamadan önce de program yapmışım bir de, uç noktada yalnız olacağım sonra insanların içine döneceğim diye ama güvende olmak için de insanların toplanıp oturduğu yer yine göz mesafemde. baktım mevzu baya eziyet oluyor, dedim bari sesleneyim de biri gelsin yanıma. kötüyüm diye kükremeyi hedefliyorum ama ağzımdan kitiyim diye miyavlama çıkıyor sadece. az daha zorluyorum bu defa da kuzu gibi meliyorum. ondan da kestim umudu yattım yere ama başım hayvan gibi dönüyor, yığıldım yani daha çok. yanımdan geçen böceklerin seslerini duyuyor gibiyim, elleri de kaldırdım havaya böyle havayı okşuyorum. daha önce hiçbir mantar deneyimim bu şekilde şiddetli geçmemiş ya da kötü hissettirmemiş tabi, kuruldukça kuruluyorum. bütün kaslarım deli gibi ağrımaya başladı, hiçbir yerimde güç yok, doğrulmaya çalışıyorum asla olmuyor. Avrupa Yakasındaki kas gevşeticiyi fazla kaçırmış Makbule gibiyim. sonra bir anda müthiş bir kafa karışıklığı başladı, o an ne olduğunu anlayamamaktan kendimin ne olduğunu anlayamamaya kadar evrildi. müthiş bir anlamlandıramama halinin içinde kayboldum ki bu "bad trip" dediğimiz olayın en tehlikeli yanıdır. can havliyle doğrulmamla boru gibi kusmaya başladım ve bu artık kan kusmaya başlayana kadar da devam etti, o anın dehşet vericiliği şimdi anlatırken bile ürpertiyor içimi. her yerim kasılıyor, vücudumda sanki bir böcek ordusu dolanıyorcasına karıncalanma da dağıldıkça dağılmış, ağzımı tutamıyorum salyalarım akıyor. biraz daha böyle durursam bilincim kapanacak korkusu sardı içimi, kalkmaya çalışıyorum ama ıslak küvetten çıkmaya çalışmak gibi asla beceremiyorum. ne kusmuğa basmadığım kaldı ne kafamı ağaca vurmadığım. en son yüzükoyun uzanıp pes ettim, nefesimi duyuyorum ama böyle yankı yapa yapa geliyor, kalbim zaten götümde atıyor, kulağı da yere dayadım ya güm güm de ordan ses geliyor. tribin tek güzel yanı burda başladı, doğanın kalbini duyuyorum tribi. bir anda efsane sakinleştim öyle yattığım yerden dertleşiyorum doğayla ağzımıza sıçtın be ablacım diyerek, yaa işte böyle görürsün ebeni tersten diye cevap geliyor falan. zaman duygum zaten hiç kalmamış ne kadar yattım öyle bilmiyorum ama en son hadi kızım kalkarsın diye kalkabildim yerden. ööh dedim ne biçim bir şeydi o öyle, de erken konuşmamak lazımmış. ilerde oturan insanlara doğru yürümeye başladım ama ben gittikçe onlar kaçıyor. ben bir adım atıyorsam onlar on adım uzaklaşıyor sanki, sinirim bozuluyor yere bakmaya başlıyorum bu seferde ayaklarım bir tövbe estağfurullah görünüyor. böyle böyle eziyet çekerek gidebildim insanların yanına. görenler panikle toplaştı başıma, biri koluma giriyor başkası yüzüme su çarpıyor. başımın dönmesi ve mide bulantım geçene kadar travma atlatmış gibi oturdum ateşin başında. o rengarenklilikte de nasıl aldı beni namussuz, kal geldi öylece ateşi izledim. etkileri atlattıktan sonra da aldığım elemana bakındım ama yoktu, sağa sola mevzuyu anlatınca öğrendim durumu. bu tip böyle toplantılara gelip, elindeki tek ürün bu olduğu için bilmeyen insanlara kakalıyormuş, karşılığında birşeyler alıp mevzuyu bilen insanlara farkettirmeden topukmuş. krizi fırsata çeviriyor yani p*zevenk. normalde bilen insanlar kovalıyormuş bunu sürekli ortamdan, onun yüzünden biri zehirlenip başlarına dert olacakta bütün etkinlik sakata gelecek diye. yaşadığımı öğrenince el bebek gül bebek okşadılar beni sonraki birkaç gün boyunca, güzel dostluklar edindim, müthiş sigaralar içtim ve kendi ürünlerimi paylaştığım insanların müthiş övgülerinde boğuldum. bok gibi başlasa da güzel bitmiş bir anı olarak kaldı işte bende böylece. sonraki her deneyimimde de bende ergot var diyeni kovaladım
diyeceğim o ki, dediğimi yapın, yaptığımı yapmayın. salt haliyle ergot gerçekten çok tehlikeli, ben çok ucuz atlatmışım.